Güncel Yazılar

Aile Şirketinde Yeniden Yapılanan Benlikler

A+ A-

Yeniden yapılanma ve kurumsallaşma sürecine girdiği halde ayrılan ortaklar ve dağılan aile şirketlerinin sayısı artıyor. Dikkat çeken nokta ise kimi aile şirketi sahiplerinin dağılmanın nedenini kurumsallaşma sürecine bağlamasıdır. Bazı aile üyeleri; alıştıkları kazanımları sürdürme, belirsizlikten beslenme, yeniden yapılanmanın gerektirdiği yeni iş yükünden kaçma kısacası sorunlarla yüzleşmeme gibi nedenlerle kusuru kendilerinde değil yapılanma sürecinde bulabiliyor.

Oysaki yeniden yapılanma ve kurumsallaşma çabasının asıl amacı, kurumdaki birliği, beraberliği ve sürdürülebilirliği sağlayacak, hak ve adaletin merkezde yer aldığı, kurallı bir işleyişi oluşturmaktır.

Yapılanma süreci ile ailede ve kuruluşta halı altına itilmiş ve birikmiş sorunlar gün yüzüne çıkar. Örneğin; eskiye dönük beklentiler, hesap sormalar, hak kaybı gibi algılar, liderlik mücadeleleri, maddi bölüşümle ilgili sıkıntılar, hisse yapısıyla ilgili dengesizlikler, görev alanları konusundaki çekişmeler, yetki ve sorumluluk dengesi gibi.  

Aslında bunlar uzun yılların zihinlerde ya da bilinçaltında biriktirdiği sorunlar yumağıdır. Yeniden yapılanma ve aile şirketi anayasası hazırlığı, bu konuda son fırsat olarak görülür ve hissedarlar, kenarda tuttukları sıkıntılarını, beklentilerini, konuşamadıklarını, hazımsızlıklarını ortaya döker. Bir anlamda yapılanma süreci, bardağı taşıran son damla, köprüden önceki son çıkış görevini görür.

YAPILANMANIN GETİRDİĞİ FARKINDALIK

Bazı ortaklar salt bu nedenden dolayı danışmanlık ve yeniden yapılanma sürecine karşı olumsuz bir tutum içine girebiliyor. Günün sonunda bir bölünme yaşandığında kimi aile üyelerinin yeniden yapılanma çalışmasını ve bu çalışmayı yapan ekibi suçlaması da söz konusu olabiliyor. Hâlbuki suçlu ve kusurlu olan danışmanlık süreci ve yeniden yapılanma çabası değildir. Tersine bu süreç, aile şirketi hissedarlarının, yıllardır biriktirdiği ancak cesaret edip dile getiremediği sıkıntılarını ortaya koyan, irdeleyen, düzenleyen ve yeniden yapılandırarak kurallara bağlayan bir dönemdir. 

Kuşkusuz her aile şirketinin hisse yapısı, temel değerleri, kültürü, aile üyeleri arasındaki iletişimin kalitesi gibi konular, yeniden yapılanma sürecinden sağlanacak verimi doğrudan etkiler. Dolayısıyla kurumsallaşma sürecinde aileye özgü çözümlerin geliştirilmesi gerekli ve önemlidir.

Bütün bu hassasiyetlerden dolayı aile şirketlerinde yeniden yapılanma ve özellikle anayasa hazırlama süreci son derece dikkatle yürütülmesi gereken bir operasyondur. Bu, bütün hayati fonksiyonları devam ederken hastaya kalp ameliyatı yapmaya benzer. Hastanın ve operasyonu yapacak ekibin bu süreçte bilinçli, bilgili, deneyimli ve istekli olması çok önemlidir. Zira yeniden yapılanma sürecinde aile şirketinde gerçekleştirilen akademik ve pratik çalışmalar, aile ve şirketteki birçok sorun alanı konusunda bir farkındalığın oluşmasını sağlar.  

Farkındalık; bireyin çoğu zaman yüzleşmek istemediği, bilinçaltına ittiği duygu ve düşünceleri ile yeniden yüzleşmesidir. Düşünün ki duygularımızı ve düşüncelerimizi kontrol etmeye çalışmak denizdeki dalgaları engellemeye çalışmaya benzer. Bunu yapmamız pek mümkün değildir. Oysaki onları kendi seyrine bıraktığımızda kendi kendine kıyıya vuracaklar ve kendiliğinden kaybolacaklar. Bir nevi yaşamımızı bulanıklaştırmadan geçmişte bıraktıklarımıza bilinçli şekilde bakabilme ve yorumlayabilme yetisidir farkındalık.

Aile şirketi hissedarlarının kuruluş yıllarından itibaren birikmiş olan, varlığını bildikleri ama çeşitli nedenlerle gündeme getirmedikleri ya da getiremedikleri konular ve sorunlar, yeniden yapılanma çalışmalarının sağladığı farkındalık ile kendiliğinden ortaya çıkar. Anadolu’da yerleşmiş bir tabir ile kurumsallaşma çalışmaları sonucunda “Fes düşer kel görünür”.

SAYGI, KÜLTÜR VE OTORİTE

Önemli olan aile işletmesinin geçmişini geleceğine bağlayacak kural ve kaidelerin, hak ve adalet ölçüsünde ve ortak uzlaşı ile oluşturulmasıdır. Bu uzlaşıyı zayıflatan önemli bir neden grubu da ortakların aileleridir.

Nitekim ortaklar kendi başlarına kendi beceri ve güçlerini rahat yönetebilir, ortaklığın gereklerini yerine getirebilir. Ama ortaklar evlendiklerinde veya yeni kuşaklar büyüyüp işin içine girmeye başladıklarında kendi eşlerinin veya çocuklarının istek ve beklentileri ile aile üyesi ortakların, kardeşlerin veya şirketin beklentileri arasında sıkışıp kalabiliyor. Diğer bir ifadeyle ortakların yol ayrımlarında eşlerin, diğer aile üyelerinin ve yeni kuşakların eskiye göre giderek artan beklentileri, daha fazla işe karışmaları ve yönlendirmeleri de etkili olabiliyor.

Yeniden yapılanmayı ve anayasa yazmayı başaran aile şirketlerinin en önemli özelliği; aile üyelerinin saygılarını, kültürlerini ve liderlik otoritesini güçlü tutmalarıdır. Yeniden yapılanmayı ve anayasa yazmayı başaramayan kurumların başlıca ortak özelliği ise ‘ben’liklerin öne çıkması, maddi değerlere takılıp mana değerlerinin zayıflamasıdır.

Son olarak belirtmek isteriz ki aile şirketinde son derecede gerekli olan yeniden yapılanma ve kurumsallaşma çabası, yıllardır birikmiş, pandoranın kutusu misali iç içe geçmiş sorunları ve çok yönlü yüzleşme ihtiyaçlarını ortaya çıkardığından dolayı cesaretle sürdürülmesi gereken bir süreçtir.

Eşyanın tabiatının gerektirdiği dinamik duruşu, sürekli değişmeyi, yenilenmeyi, daha güzele yol almayı başaran aynı zamanda yerleşik kültürünü ve değerlerini koruyan yöneticilerin işleri gelişerek büyümeye devam eder. Benlik girdabına girenlerin ise işleri zordur hem de çok zor. Aile şirketi yapılanması kadar ortakların benliklerinin de yeniden yapılanmasına ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır.