Recent Articles

Psikolojik Danışmanlık, Yarenlik

A+ A-

PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK DA DÖNÜŞTÜ

Günümüz insanı öyle odaklanmış ki kendisine, öyle bir benlik bunalımı yaşıyor ki anlatmak zor. Belki farkında değiliz ama kendini Kâbe gibi görüp insanların kendi etrafında tavafını bekleyenlerimiz giderek çoğalıyor. Bu davranışın özünde; her geçen gün yükselen bireysellik, ahlaki aşınma, değersizlik ve yaşamın gerçek anlamından uzaklaşmanın yer aldığını ifade etmek mümkündür. İnsani kriz olarak tarif ettiğimiz bu durumun yol açtığı psikolojik dengesizlik ve ruh bunalımı, günümüzde insanların psikolojik destek ihtiyaçlarını da körüklemiştir.

Psikolojik destek ve psikolojik terapiler, esasen bir iyileşme ve iyileştirme sürecidir. Psikolojik destek sürecinde en sık kullanılan psikoterapi; insanın içini karartan olumsuz duygulardan, iç çatışmalardan, umutsuzluktan arınarak gönlü ferahlatacak güzel duyguları yakalama ve sürekli kılmaya yöneliktir.

İnsani değerlerin giderek daraldığı günümüz hız çağında muazzam bir duygusal yazılıma sahip olan beynimizi uğraştıran veri girişi o kadar yoğun ki, zihnimizi odaklama ve yönetmede giderek zorlanıyoruz. Psikolojik danışmanlık süreci de bu durumdan nasibini aldı ve maalesef insani olmaktan uzaklaşarak giderek yapay bir hâl aldı. Öyle ki, bugünün insanı psikoloğa gitmeyi daha özgür olmak, daha yalnız olmak, daha etkin olup insanları geçecek bir hırsa sahip olmak; kısacası benliğini daha da parlatacak bir süreç ve yol olarak görüyor. Bireyi; içine girdiği karanlık duygu ve düşüncelerden, çıkmazlardan kurtarması, iyileştirmesi, güzelleştirmesi gereken, makro evrenin küçük bir zerresi olduğu gerçeğiyle yeniden buluşturması, “hiç” mesafesinde olduğunu yeniden hatırlatması ve daha da önemlisi iyilik ile kötülük arasındaki tercihinde nerede yer alması gereğini hatırlatması gereken psikolojik danışmanlık; bunun tersine işleyen bir sürece dönüştü sanki. İnsanlar konuyla ilgili uzmanların peşine düştükçe; kimi uzmanlar işe tamamen maddi bir gözle bakıp psikolojik destek süreçlerini modaya uydurarak, ruhsal ihtiyaçlara değil içgüdülerin tatminine yöneldiler. Ve insanın varlığını sadece hayatla ve madde ile sınırlı tutma eğilimine girdiler. Oysaki hayat, öncesi ve sonrası ile bir bütündür.

NASIL BİR DANIŞMAN?

Psikolojik danışmanlık süreçlerinin daha bilimsel olarak sağladığı ama aslında yüzyıllardır bilinen yüz yüze iletişimin sade güzelliği, günümüzde unutuldu âdeta. Yüzlerin yüzleri keşfettiği, keşfettikçe etkilendiği ve birbirinden ahlak, edep ve her türlü güzellikler devşirerek kâmil olma yolunda mesafe aldıkları çok yönlü, insan insana diyalog ortamları da dönüştü. Sanal ekranlardaki yapay yüzler; insanın gerçeklerine dayanmayan, insanı bütün görmeyen yapay terapi seansları ile insanları iyi etmeye çalışıyor. Oysaki adı bilinen bir uzman değil aranan; kendi “ben”ini aşmış, olgun bir insanın sohbeti en iyi terapi olabiliyor çoğu zaman.

Mutluluk ile ilgili araştırmaların en önemli ortak bulgusu şudur: İnsanı mutlu eden birinci değişken, başkasına üretilen iyiliktir. Şu hâlde tam tersi olan kendine odaklanmak ve salt kendi için bir çıkar peşinde koşmak insanı mutsuz edecektir. Psikolojik danışmanlık süreçlerinden beklenen, bireyin iyi ve mutlu olmasıdır. Ancak günümüzdeki kimi uygulamaların; bireyi bulunduğu çevreden uzaklaştırarak modernitenin arzu ettiği bireysel özgürlüğü olan, hâline şükretmeyi unutturan ve almaya odaklanan bir kişilik yapısını teşvik ettiği dikkati çekiyor. Oysaki vermek iyi eder insanı, almak değil. Çevredeki bir muhtaca uzanan el, en ileri psikoterapi seansından daha yukarıda bir anlam katabilir insanın hayat gerçeğine.

Aile içinde yaşanan yoğun iletişim sorunları ve şiddete varan anlaşmazlıklarda çoğu zaman görüyoruz ki, insanlar birbirlerinin yüzlerini unutmuşlar. Birbirlerinin gözlerine bakmayı unutan eşler, o gözlerin içinde kaybolmayı başaramazlar da başka gözlerin peşine düşerler. Oysaki en yakınımızdakine dokunmak bizi iyi eder, güçlü kılar. En yakınımızdaki ile hemhâl olmak, arzu ettiğimiz sosyal desteği ve kişisel kabulün teyidini vermek; kararmaya yüz tutan iç dünyamızın yükünden ve mutsuzluk girdabından uzaklaştırır bizi.

İnsanlara psikolojik destek sağlayacak bir birey, öncelikle kendi iç dünyasına hâkim olabilmeli, iç benliğini tanımış olmalı, kendi ile iyi olabilmeli kısacası insani derinlik yolculuğunda mesafe almış olmalıdır. Nasıl ki maddi bilimlerde asıl olan ulaşılan sayısal sonuçlar, rakamlar değil onların temsil ettiği gerçek değerlerdir; duygusal dünyamızdaki tıkanmalarda da bize yol aldıracak olan psikolojik kavramlar değil insanın ruh ve gönül zenginliğidir. Unutulmamalıdır ki, insanın tarifi imkânsız gönül dünyasının ruh güzelliklerine sadece bir kuramın gözlüğü ile bakmak ciddi hatalara yol açacaktır. Bütün bilimsel mecralarda olduğu gibi psikolojide de ilgili kuramlar, prensipler ve insana dair teoriler olsa olsa insanı biraz daha anlamamızı sağlayan araçlardır. Diğer bir ifade ile asıl olan insanları psikolojik kuramlara indirgemek yahut uyarlamak değil; insanın hayata dair yeni anlamlar üretmesine, duygusal sorunlarını daha geniş bir açıyla görmesine rehberlik edebilmektir. Asıl olan, mükemmel ruh güzelliği olan insanın kendisidir.

AMAÇ İNSAN İNSANA BULUŞMADIR

İnsanı anladığımız oranda insanın dışındaki dünyayı da anlayabiliriz. Bugün insanın maddi dünyası yani bedenini, vücuttaki temel işleyiş mekanizmalarını, onlardaki sıkıntıları, bedenin maddi hastalıklarını iyileştirmede çok önemli yol alındığı hâlde insanlar mutlu değil. Çünkü her şey madde ve hayattan ibaret değil. O hâlde sıra, insanın ruh dünyasını anlamaya ve orada derinleşmeye gelmiştir. İnsanın; duygularını, ruh dalga boyunu, gönül dünyasını anlamak, insanın hayatına bir anlam katmasını sağlayacak ve daha da önemlisi beden ile ruhun, hayat ile hayat sonrasının bütünlüğünü görme imkânı verecektir. Şu hâlde psikoloji dünyasının asıl hedefi insanı anlamaktır ve insanın kendisini anlaması, tanıması ve bilmesi yolculuğunu desteklemektir. İnsanı anlamak ise insani değerler haritasının “insan olma” yolculuğunda ısrarla yol almaktır. Modernitenin yüklediği ve insan gerçeğinden uzak birçok sanal uygulama gibi insana bütün bakmayan süslü terapi seansları ve benzeri uygulamalar ile insan gerçeğine inmek çok zordur. Dolayısıyla bu işe soyunan danışmanın, iyi bir okuldan mezun olması, psikolojik kuramlara hâkim olması, terapinin gereklerini bilmesi elbette gereklidir. Ama tüm bunlar insanı anlamak, daha da önemlisi insanın kendisini anlaması için yetmez. Danışman, aynı zamanda çok iyi bir yol gösterici rehber, iyi bir insan, iyi bir usta, çalışkan bir birey, kültürlü bir kişilik, insan gerçeğine kafa yoran bir entelektüel daha da önemlisi ahlak ve etik derinliği olan, temel insani değerlerde yol almış, inanç hassasiyetleri olan, başka inançlara saygıyı ihmal etmeyen ve sonuçta yardımcı olacağı bireylerle felsefi bir buluşmayı değil insani bir buluşmayı sağlayabilecek bilge bir kişilik olabilmelidir. Böylece insanları standart kuramlara göre kategorize eden bir bakışı aşarak her insanın biricikliğini yakalayan, insanın içindeki insanla buluşan bir bakış yakalanabilir. Ancak bu şekilde insanı kuşatan, başta cinsellik olmak üzere içgüdülerin, maddi dünyanın gerçekleri yanında insanın özünü oluşturan ruh dünyasının gerçeği için ötelerin ötesine yol alınmasına yardımcı olunabilir. Böylece, insanın Güzel’e yolculuk etmesi sürecine fiilî bir katkı sağlanabilir.

Unutulmamalıdır ki psikolojik danışmanlık, meditasyon, yoga, kişisel gelişim oturumları, koçluk seansları, psikoterapi ve benzeri isimlerle yapılan ve maalesef bireyin kendi gerçeğine ulaşmak yerine ondan uzaklaştırılabildiği oturumlar ve ortamlar giderek çoğalıyor. Bu ortamlardan yorgun düşen insanlara yoldaş, yaren ve dost olarak yardımcı olmak mümkündür.

Nitekim çeşitli duygusal sorunları ve ruhsal sıkıntıları için uzmanlar arasında koşuşturan, çeşitli ilaçları uzun süre kullanan, psikoterapi seanslarına katılan ama bir fayda bulamayan bireylerin giderek çoğaldığını, mesleğin içinde biri olarak görüyor ve üzülüyoruz. Kuşkusuz işini en iyi biçimde yapan uzmanlar da vardır.

Asıl olan insanı kendi sosyal çevresine, kültürüne, ahlakına yabancılaştırmadan, yabancısı olduğu farklı kişilik profillerini taklide zorlamadan; onun kendini bilme yolculuğuna yarenlik etmektir. Zira bazen en yakınımızdaki bir dostumuzun bize dokunuşu, duygusal tıkanmalarımızı açması, kendi gerçeğimizle buluşmamızı sağlaması mümkündür.

İnsana ulaşmak ve onu yakalayabilmek için bilimsel veriler, yol ve yöntemler elbette zorunludur. Ancak insan gerçeğini kuşatıcı bir bakışla ele alan ve yeryüzünde var olduğu günden bu yana insanı en üst düzeyde etkileme gücüne sahip olan kutsal metinlerin ihmal edilmemesi gerekli ve önemlidir. Bu çerçevede her meslek erbabının ama özellikle insan psikolojisiyle ilgili uzmanların, ilahi metinleri kendi uzmanlık alanları doğrultusunda incelemeleri gereği açıktır.